Bu kahve seni yormaz. Ama şımartmaz da.
Kendini olduğun gibi bırakırsan parlar. Tıpkı iyi yazılmış bir şarkı gibi; ilk
notada değil ama üçüncüde vurur.
İçince “vay be” demezsin belki, ama sonra yüzünde oluşan sırıtış, sessiz bir
“vay be”nin itirafıdır.
Bu kahve, ilk öpücüğünü hatırlatmaz.
Daha kötüsünü yapar: Onu geçersiz kılar.
Çünkü hatıraları romantikleştirme huyunu, gerçek bir tatla burun buruna
getirir.
Filtre kahve deyip geçersen olmaz.
LOVE, filtreden değil, filtresizlikten beslenir.
Bu yüzden ilk yudumda değil, son yudumda âşık olursun.
Ama o aşk, içini hoplatmaz. İçini tamamlar.
Aşırılık yok, ama eksiklik de yok.
İyi demlenmiş bir gün gibi. Tüm detayları yerli yerinde.
Ve tam bu yüzden, ne zaman içeceğini sen seçmezsin.
LOVE seni ne zaman çağıracağını zaten bilir.