İşleme Yöntemi: Natural
Rakım: 1850–2100 m
Hissettirdikleri: Frambuaz, Limonata, Yoğun, Sulu
Gözlerimizi kapadık ve henüz icat edilmemiş hayali zaman makinemizle Topkapı Sarayı’na ışınlandık. Bir şekilde ulu padişahın karşısına çıktık ve “naber moruk? Kahve içer misin?” diye sorduk. Evet ciddi ciddi bunu sorduk.
Bir gök gürültüsünün kubbede gümbürdeyeceğini ve “tiz alın kellesini şunun” emri tamamlanmadan mermerin soğukluğunu boynumuzda hissedeceğimizi çok iyi biliyorduk ama bunu yaptık. Kellemizi de kaybederdik ama yanımızda getirdiğimiz bi’ paket kahve bir şekilde saray mutfağına girer ve döner dolaşır padişahın fincanına sızardı. Belki o zaman da bu yıllardır alıştığımız tada alternatif bir tat kabul ettirmek için günümüzde bu kadar zorlanmazdık. Bir kelle bu yola feda olabilirdi.
Bunu yapmamız için de Benti Buku çok iyi bir seçimdi. Bu hayali yolculuğumuza çıkmadan önce her marketin her rafında bulunabilecek çekirdekleri değil, hangi çekirdeği seçmemiz gerektiğini düşünmüş, onu reklam seslendirmelerinde şuh bir kadın sesiyle söylendiği şekliyle “özenle” kavurmuş, padişahımızın maalesef Commandante’si olmayacağı için maalesef zamanından önce (ya da sonra?!) öğütmüş ve paketlemiştik.
Ve işte tam olarak orada—Topkapı’nın taş avlusunda, kellemizden olmayı göze alarak, tarihe son bir not düşüyorduk:
“Ey kudretli hünkar, bu çekirdek natural process… Rakımı yüksek, profili karışık, burnu havada. Tıpkı biz gibi. Ama merak etme; içine şeker atarsan kızmaz, sadece hayal kırıklığına uğrar.”
Bu kahveye “Türk kahvesi” demek biraz yüzeysel kaçıyor aslında. Bu, Benti Buku’yu cezveyle evlendirme töreni. Nikâhı biz kıydık, şahit de tarih oldu.
İçtiğinde, Osmanlı mutfağının 400 yıllık hatırası arkandan usulca omzuna dokunacak, ve sonra bir anda… bir guava, bir kayısı reçeli, belki çaktırmadan bir portakal çiçeği çıkacak fincandan. Sen hâlâ “şimdi bu Türk kahvesi mi?” diye sorarken, kahve çoktan seninle vedalaşmış olacak.
Zira bu fincan, ağzına kadar cesaretle dolu. Ve her cesur karar gibi, ilk yudumda ne hissettirdiğini anlaman mümkün değil. Ama birkaç yudum sonra… gözlerini kapayıp sarayın arka bahçesinde yürüdüğünü hayal edeceksin, ve padişahın ardındaki gölgede bir siluet göreceksin. O biziz. Kafamız yok ama fincan elimizde.